8 Ağustos 2016 Pazartesi

Edip Cansever:"Bugün doğum günüm, kendi kendime kutlayacağım"


İkinci Yeni şiir akımının öncülerinden, genç yaşta yitirdiğimiz, karanfil kokulu şair Edip Cansever yaşasaydı eğer bugün 88 yaşında olacaktı.

Yer çekimli karanfil, Masa da masaymış ha, Ne gelir elimizden insan olmaktan başka, Mendilimde kan sesleri, Bir yitişten sonra gibi şiirleri ve birçok şiiriyle adını Türk şiirine altın harflerle yazdırmış, çoğu zaman "bir yetim" olarak tanımlayan bir şairdir Edip Cansever.




Mavinin şairidir o, maviyi huy edinmiştir hatta ona bile yetinmemiştir. "Mavi huydur ben de" der, tutar çocukluğuna sığınır "Gökyüzü gibi birşey şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor" diyerek unutamadığı hatta yaşayamadığı çocukluğunu göğsünde büyütür. 

Aşkı yaşamayı bilen özel ve yalnız bir insandır Cansever, öyle ki bir şiirinde "Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da / Herkes biraz var, o kadar..." diyerek aslında biraz da olsa isyan eder yalnızlığına. Olumsuz bir mektup aldığında dahi tebessüm ederek "Ne güzel bir rastlantı mektubun/ Mektubun sevgilim/ Ama acılarla dolu" der...




Belki bizim umursamayacağımız yaşadığımız bir anı, öyle güzel bir dille anlatırdı ki, en sade anların da şairidir Edip Cansever. Bir çoğumuzun papatya falı baktığı doğrudur, fakat o bu durumu bile öyle naif anlatır ki şiirinde; Tek ihtiyacım neydi biliyor musun? Bir papatya yaprağı daha..." demiştir, karşılık bulamadığı bir aşkı için tuttuğu bir papatya falında...

Cansever şiirlerinde her duyguyu en derinden hissederek yaşar. "Ve mutluluk bir kibrit çöpü, artık ne kadar yanarsa" der mutluluğu anlatırken...




Mutluluk, yalnızlık, sevgi, çocukluk ve daha birçok şeyi hayal dahi edemediğimiz sihirli kelimelerini yan yana koyarak öyle sade ve basit bir dille anlatır ki, çoğu zaman Cansever'i anlatırken ona "hayran" olmak dahi yeterli bir kelime olmamıştır.


Şiir yazmadan mutlu olamayacağını "Gül kokuyorsun " şiiri üzerine konuşurken anlatır. Şiiri için; “Benim için tek mutluluk şiir yazmaktır, oysa bir şiirin verdiği mutluluk olsa olsa bir gün sürer… Olsun. Belki de bütün mutlulukların toplamı bu kadarcıktır.” der.


"gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese."




Şiirlerine renkten, çocuktan, gökyüzünden, masadan tutunda bir halkın gülümsemesini kadar birçok şeyi sığdırmıştır. Türkiye'de yaşanan olayları da şiirinde kendi üslubuyla değerlendirmiş, halkın gülüşünü gerçek bir gülümsemeye benzetmiştir.

"Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi."



Cansever henüz 17 yaşındayken komşuları olan Ahmet Hamdi Tanpınar’a şiirlerini gösterdiğinde Tanpınar'ın “Bu şiirler çok güzel, hepsi de güzel, ama hiçbiri şiir değil” der. Daha sonra Tanpınar, Cansever'e bir resme nasıl bakılması gerektiğini uzun uzun anlatır. Bunun üstüne Cansever  “İkindi Üstü” şiirini yazar. Fakat bu şiiri daha sonra yayımladığı için pişman olmuştur.

"İşte taze ikindi güneşim.
Pencerelerde küçük sarışınlar,
Her şey iyi, her şey sade
Anlıyamıyorum şu iç sıkıntımı.
Yaşamak dersen yaşamak,
Sarhoşluğum sarhoşluk.
Ah! hatırlamak olmasa eski günleri."



Kapalıçarşı'da halı ticareti yaparken, yaptığı işi ; “Yıllar önce insanların güzel diye yaptıklarını, o güzellik karşısında şaşıran, gülen, sevinen insanlara satıyorum.” diye anlatır fakat bu işi hiç sevmemiştir. Kapalıçarşı’yıSınıf ayrımının en belirgin, en somut olarak görülebildiği bir küçük ülkeydi orası, herhangi bir eşyaya sadece para değerini düşünerek bakan koleksiyoncuların o kendisine özgü jestlerini, mimiklerini izlemeliydiniz. Ne güzel senaryolar çıkardı kim bilir.” diye de anlatır.

"Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu"



Şiirinde de anlattığı gibi öyle güzeldi ki yaşama sevinci yalnız geçirdiği doğum gününde bile kendisine hediye alacağını ve kendi kendine kutlama yapacağını anlatır, yazar Erdal Öz'e yazdığı bir mektupta...

"..Bugün benim doğum günüm. Kendi kendime kutlayacağım. Sonra kalabalık yerlere gideceğim. Bir de hediye almak istiyorum kendime. Belki bir kitap, belki de iyi bir ağızlık alırım.
Milena'yı okuyorum. çok seviyorum. Bütün büyük yazarlar gibi Kafka da en küçük olaya, en dikkat etmediğimiz ayrıntıya, en küçümseyip geçtiğimiz bir duyguya, düşünceye canlılık kazandırıyor; onları işliyor, tatlı, Kafka'ca bir yapı kurmaya bakıyor. Sonra ne oluyor? ''İyiyim Milena'' gibi basit bir söz edince bile, taptaze bir güzellik, esenlik kuruyor içimizde. Artık o ''iyiyim Milena'' sözü erişilmez oluyor; sanki bir yaşamı taşıyor üzerinde, sanki gelmiş geçmiş bir edebiyatı diriltiyor.
İyi yazarları okudukça seviniyorum."
Edip Cansever, Erdal Öz'e Mektuplar
8 ağustos 1961



Gül kokuyorsun" şiiri için daha önce hiç açıklamadığı bir şeyi söyler ve; “Benim için tek mutluluk şiir yazmaktır, oysa bir şiirin verdiği mutluluk olsa olsa bir gün sürer… Olsun. Belki de bütün mutlulukların toplamı bu kadarcıktır.” der.

"gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.
gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazen
bazen iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın her bir yerinde."



“Her yalnızlık bir ihtilaldir.” diyen Cansever'i en iyi anlatan şiirlerden birisini de soyadındaki bir hadrfi sevdası uğruna yitiren Cemal Süreya yazmıştır. Çok şiir yazdığı için "Çok şiirden öldü" demiştir usta şair için.

"Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer
Her şeyin fazlası zararlıdır ya
Fazla şiirden öldü Edip Cansever"

 Babasını kaybettiği günü " Ruhi Bey Anlatıyor: Bir Düğün Günü ve Sonrası" adlı şiirinde anlatan Cansever şiirinde aynı zamanda hasta olan annesini de anlatmış.

“Şöyle böyle hatırlıyorum
Beni ölüme uğurlayan bir düğün günü
Babamı hatırlıyorum
Babamın ölümünü
Kırbacıyla birlikte bir çam ağacına gömülü
Annemse odasında babamın
Hasta yatağında
Kımıldamadan yatıyor” 






  “Hemen hemen okumaktan başka olumlu bir şey yapmam, yapamam.” diyen Cansever, şiir yazmadığı dönemleri "mutsuz" olduğu dönemler olarak anlatır.

"Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna."




Edip’in şiirleri insanı hayal kırıklığına uğratmaz, ama sesini duyamadığınız noktada uğraşmanız da yararsızdır. O size konuşana kadar, o da eğer konuşursa…” diye anlatır bir dostu onun şiirlerini..

"Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce."

Fotoğraf: Fatoş Öncü Aşiyan, İstanbul



4 Ağustos 2016 Perşembe

İşte 14 Ağustos'un gizemi!


Twitter fenomeni Fuat Avni hesabını yönettiği iddia edilen bir kişi, bir hesap açarak 14 Ağustos'u işaret etmişti.


Yazdıklarıyla gündem olan ve Fuat Avni kullanıcı adıyla fenomen haline gelen hesabı yönettiği iddia edilen, Başbakanlık uzmanı Akif Mustafa Koçyiğit'in adına açılan sahte hesaptan çarpıcı tweetler gelmişti.




14 Ağustos'un gizemi nedir?


Faut Avni hesabının bir kişiye ait değil bir topluluğa ait olduğunu söyleyen hesaptan, Fuat Avni hesabıyla ilgili detaylı açıklamalar gelmişti. Darbe girişimi ile ilgili çarpıcı bilgiler verilen hesaptan " 14.08.2016'da tekrar görüşmek dileğiyle, hoşçakalın" tweeti atıldıktan sonra 14 Ağustos tarihinde ne olacak sorusu gündem olmuştu.






Cumhurbaşkanı Erdoğan'da 14 Ağustos üzerine yorum yaparak şu cevabı vermişti; 


"Yaşananlardan ders almadıkları gibi, taraftarlarına şu günü bekleyin, bu günü bekleyin hezeyanlarıyla moral vermeye, milleti tehdit etmeye çalışıyorlar. Şimdi de ne diyorlar 14 Ağustos'u bekleyin. Biz namert değiliz, mertiz mert.
Değerli kardeşlerim, biz seferle emrolunduk. Zaferle değil. Zafer hakimler hakimi Allah'a aittir." ifadelerini kullanmıştı.


Peki nedir bu 14 Ağustos?

Herkes tarafından merak edilen 14 Ağustos aslında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluş yıldönümüdür. AKP 14 Ağustos 2001'de kurulmuştur. 14 Ağustos tarihini sahte bir hesaptan yapılan paylaşımla duyurulmasının amacı halkın dikkatini, 14 Ağustos AKP'nin kuruluş törenlerine çekmek olabilir.


AKP yola çıktığı herkesle yollarını anlaşmazlık yüzünden ayırdı! İşte o fotoğraf;








1 Ağustos 2016 Pazartesi

Alman kadından Türklere: "Erdoğan'ı seviyorsanız Türkiye'ye gidin"


15 Temmuz darbe girişimi sonrası sadece Türkiye'de değil, dünyanın birçok ülkesinden demokrasi nöbetlerine katılan Türklere Almanya'da bir vatandaştan tepki geldi.

"Erdoğan'ı seviyorsanız Türkiye'ye gidin"


Almanya'da düzenlenen demokrasi nöbetlerine katılan bazı Türk vatandaşlar, geçtiğimiz günlerde bir Alman vatandaştan tepki gördü. Cumhurbaşkan'ı Erdoğan için "faşist" diyen bir Alman kadın, göstericilere "Erdoğan'ı seviyorsanız Türkiye'ye gidin" diye bağırdı.


İşte Alman kadını o videosu;








Danimarka'dan demokrasi nöbeti için Afyonkarahisar'a geldiler!


Mevlana'nın Konya'daki camisinden sonra önemli ikinci türbesi bulunan Afyonkarahisar'da sabahlara kadar süren demokrasi nöbetleri adından söz ettirmeye devam ediyor.
Yurt dışında yaşayan kişiler Türkiye'ye demokrasi nöbeti için gelmeye devam ediyor. Afyonkarahisar'da bulunan iki çocuk demokrasi nöbetlerini desteklemek için ailesiyle birlikte Danimarka'dan gelmişler.